editorden | Aşka ve Sevgiye Dair...
Kategori

EDITORDEN

Seni her zaman seveceğim...

I, i will always love you. Ben, seni her zaman seveceğim. You, darling i love you, Sen, sevgilim sen, I'll always, i'll always love you... Ben her zaman, seni her zaman seveceğim...   Arada değil, her zaman ve çok özlüyorum. Sonra yazıyorum. Yazınca geçiyor gibi oluyor. Yazmazsam öleceğim özlemek komasından gerçekdışı ve simülatif bir biçimde. Gerçek ölüm bu kadar acıtmaz, sanmıyorum. Fonda  "I Will Always Love You" çalarken özlüyorum seni, kurgusal bir ölüm eşlik ediyor ruhuma ve başlıyor çalmaya morfin bulutu... Eceli ile ölmedi kalbim, vardır bir katili dedim ve o katil sen oldun. Kanadımı kırdın ya benim, başkasına gökyüzü olma sakın!

post image

HUZUR

Kaçıyorum… Betonların, kargaşanın, stresin, gerginliğin ve en önemlisi de insanların olmayacağı huzur dolu bir yere. Patika yolun sonunda arabamdan inip görkemli ağaçların, rengârenk kır çiçeklerinin olduğu ormana doğru yürüyorum. Tatlı bir rüzgâr yanağıma hoş geldin dokunuşu konduruyor.  Dans eden yaprakların hışırtıları kuşların cıvıltılarına karışıyor. İlerledikçe daha önce hiç görmediğim çiçeklerin kokuları başımı döndürürken;  arıların,  hangisinden bal alsam der gibi koşturmacalarını fark ediyorum. Biraz daha gidiyorum neler görebileceğimi merak ederek. Uzaktan sakin dalga sesleri geliyor. Sese doğru ilerlemeye başlıyorum ve bu arada gördüğüm muhteşem çiçeklerden küçük bir demet yapıyorum. Her birinin kokusu o kadar güzel ki,  böyle güzel kokuların en lüks parfümlerde bile olamayacağını düşünüyorum. Güneşin ışıkları,  ağaçların arasından kırılarak gelirken sadece etrafı değil beni de aydınlatıp ısıtıyor. Ağaçların dallarında oynayan sincaplar ile kendilerine de yer verilsin isteyen serçeler arasında tatlı bir çekişme var sanki. Sonunda ağaçların seyrekleşip çiçeklerin yol gösterdiği,  sakin dalga seslerinin sahibi olan huzur gölüne ulaşıyorum. O kadar temiz, duru, dingin ve sakin görünüyor ki daha önce hiç kimse tarafından keşfedilmemiş,  beni beklemiş gibi. Göz alabildiğine nilüferler arasında görünen minik kurbağalar, balıklarla arkadaş olmuşçasına sohbet ediyorlar. Beyaz kelebekler, uğur böcekleri, yusufçuklar… Her şey o kadar dengeli, huzurlu ve ahenkli ki kendimi gölün sularına bırakıp sonsuza dek bu ortamın parçası olmak ve kaybolmak istiyorum. Tam bu duygularla gölün kıyısına yaklaşırken arkamdan gelen sese dönüyorum. Bembeyaz,  güçlü ve kendinden emin adımlarla gelen bir Unicorn.  Sevgi ve şefkatle yaklaşan bu muhteşem güzelliğe dokunmak için tam elimi uzatıyor ve uyanıyorum…  

post image

Seviyorum Ama Kendimce

Sevginin, aşkın tek bir tanımı, tek bir görünümü yoktur, olamaz da. Çünkü dünyada milyarlarca insan var ve şu ana kadar da milyarlarcası gelip geçti. Dolayısıyla sevginin ve aşkın da milyarlarca tanımı yapılmış oldu. Milyarlarca insan “kendince” sevip aşık oldu. Herkes, sevgiden anladığı şekilde, sevdiğini en çok sever. Kimisi sevdiğinden, sevdiğinin iyiliği için vazgeçer; kimisi sevdiğini “sevgisi(aslında kendisi)” uğruna öldürür. Bu sevgilerden biri diğerinden daha az sevgi değildir. Aradaki fark şudur ki; herkes sevdiğini, sevgiden anladığı kadar ve şekilde sever. Nasıl ki, herkesin dinlediği müzikten, izlediği filmden, baktığı manzaradan, gördüğü renkten çıkardığı anlam farklıdır... Sevgi ve aşk söz konusu iken de aynı şey olur. Herkes baktığını aynı görmez. Herkes dokunduğunu aynı hissetmez. Herkes duyduğunu aynı algılamaz. Herkes aynı gülmez. Herkes aynı ağlamaz. Herkes aynı sevmez. Herkes aynı aşık olmaz.... Herkes farklıdır. Önemli olan, sevginin ve aşkın tarifini aynı şekilde yapmış olanların ortak paylaşımlara girmesidir. Ancak o zaman doğru yaşanır aşk. Ve bu doğru da... Sadece aşkta olan tarafların doğrusudur; ötekilerin değil. Aşkın milyarlarca tarifi vardır.

post image

Yazıklar Olsun!

Kendini senin yerine koymak, hayal etmek bile yetmez çektiğin acıları anlamaya. O masum gözlerindeki hayallerini bile yaşayamadın. Hiç affetme seni o hale getirenleri. Ama biz seni çok sevdik, koskoca bir ülke seni çok sevdi bebek. Rahat uyu. Gittiğin yerde, kaybettiğin diğer kardeşlerini bul ve onlarla ebedi mutluluğunda çok mutlu ol bebek. Biz seni çok sevdik....

post image

Çölyak ve Çocuk

İsterseniz öncelikle sindirim sistemimize kısaca değinelim. Yediğimiz her yiyecek öncelikle yemek borusundan mideye, mideden ince bağırsağa akabinde kalın bağırsağa gider. Yemek midede hazmedildikten sonra ince bağırsağa giderek gerekli olan bütün besin kaynaklarını kana karıştırır. Gerekli olan besin kaynakları ise ince bağırsakta mevcut olan villus çıkıntıları sayesinde emilir. Villus’lar olmadan vücut hiçbir besin kaynaklarını ememez. Eğer ki glutenli yiyecekler tüketirsek bu villus’lar tahrip olur, hiçbir besin kaynağı kanımıza karışamaz, büyümemiz yavaşlar ve tüm hastalıklara karşı vücudumuz  güçsüzleşir. Çölyaklı çocukta da bu durum geçerlidir. Çocuk kendi yaşıtları (akranları) gibi koşabilir, yüzebilir, okula gidebilir, oynayabilir. Tek farkı ise glüten içeren gıdaları (ekmek, simit, poğaça, hamburger, lahmacun, pide vs. vs) tüketemiyor olmasıdır.  Bunun dışında hiçbir farkı yoktur. Bu yüzden çocuğumuzu sıkı bir diyet ile koruyarak onun ömür boyu sağlıklı kalmasını sağlayabiliriz.