editorden | Aşka ve Sevgiye Dair...
Kategori

EDITORDEN

post image

Çölyak Nedir?

Çölyak Hastalığı (Çölyaklı) Nedir? Çölyak hastalığı aslında insan vücudunun glüten isimli proteine karşı alerjisi olma durumu olarak tıp literatüründe geçmektedir. Bunun nasıl olacağını isterseniz sizlere sıralama ile anlatayım… Çölyak hastası (Çölyaklı olarak anılacaktır) Gluten adlı proteine sahip ürünleri vücuduna aldığında, ince bağırsakta bileşenlerine ayrıştırılır ve bağırsak mukozası üzerinden kana karışır. Vücudumuzun yeterince gıda alabilmesi, ince bağırsakta çok sayıda bulunan ve VİLLUS çıkıntıları olarak isimlendirilen  kıvrımlar tarafından sağlanmasıdır. Çölyaklılar, glüten adlı proteini vücuduna aldıklarında bağırsak mukozasındaki alerji nedeni ile villus çıkıntıları ve kıvrımları zarar görerek azalır ve küçülürler. Bu küçülme nedeni ile bağırsağın yüzölçümü bayağı azalır. Azalma ile beraber alınmış olan glutenli gıdalar emilemez hale gelir. Bu yüzden de beslenme yetersizliği akabinde de hastalık belirtileri ortaya çıkar.   Şimdi Çölyak Hastalığının Belirtilerini Maddeler Halinde İnceleyelim Kilo orantısızlığı (Normal kilonuzun dışında bir zayıflık) Kas Zayıflığı Kansızlık Büyük tuvalet ihtiyacının artması ve dışkıda anormallik Kusma (istiğfar) hali İştahsızlık Büyümede gerilik Ağız içinde oluşan yaralar Gaz şikayetleri Kemik ve eklem ağrıları Ciltte kaşıntılı döküntüler Asabiyet hali   Çölyak Hastalığının Tanısı Çölyak hastalığı aslında her yaşta tespit edilebilen bir hastalıktır. Belirtiler genellikle başka hastalığı düşündürmektedir. Örneğin kansızlık, erken osteoporoz  gibi. Tanı ise kan testleri ve ince bağırsak biyopsisi ile kesin teşhis konmaktadır.   Çölyak Hastalığının Tedavisi Çölyak hastalığının tedavisi glütensiz sıkı bir diyettir.  Glutensiz bir diyet ile çölyaklının herhangi bir şikayeti olmaz. Çünkü diyet ile beraber düzleşen ince bağırsak yüzeyi normal halini ve işlevini yeniden kazanmış olur. Fakat unutulmamalıdır ki; az miktarda alınan glüten bile bağırsak üzerindeki tahribatın yeniden oluşmasına neden olur.  Az miktarda alınan glüten ile yukarıda yazdığımız çölyak hastalığı belirtileri yeniden ortaya çıkar. Bunun da geçme süresi çölyaklının yaşı, kilosu, vücut direnci, ince bağırsaktaki tahribat derecesine kadar değişiklik göstermektedir. Çölyak Hastalığının Tedavi Süresi Maalesef şu anda tıp daha da gelişene kadar bunun tedavi süresi (glütensiz beslenme) ömür boyu sürmektedir. Yapılan araştırmalara göre 2014 yılından itibaren doktorlar/profesörler tarafından kanıtlanan tek tedavi şekli budur. Glutensiz beslenmenin bırakılmasının ardından tedavi edilmesi çok daha zor olan hastalıklara davetiye çıkardığının da bilinmesi gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki; Glutensiz beslenmede (diyetin) yapılan ihlal (kaçamak) yada ihmallere rağmen çölyaklı tarafından hissedilebilir şikayet olmaması kesinlikle glütensiz beslenmeden vazgeçileceği anlamı taşımıyor.

post image

Hayır Diyebilmek

Artık yapmak istemediğimiz ve yapmaktan hoşlanmayacağımız her şeye HAYIR deme vakti gelmedi mi? Karşımızdaki kişi kırılmasın, incinmesin, bize kızmasın, bizim hakkımızda kötü düşünmesin, bizden vazgeçmesin… Artık bunları düşünerek HAYIR diyemeyip yaptığımız, hem yaparken hem de sonrasında mutsuz olduğumuz günleri geride bırakmanın zamanı gelmedi mi? İnsanların bizleri olduğumuz gibi kabul etmeleri yargılamamaları bizim düşüncelerimize de saygı göstermeleri anlayışlı olmaları çok hayali bir beklenti mi? HAYIR diyemeyip istemeden yaptığımız her şeyde kendimizden taviz veriyoruz. Ruhumuz ve kişiliğimiz hep zarar görüyor. Kendimize olan saygımız güvenimiz zedeleniyor. Kendimizi kendi gözümüzde değersizleştiriyoruz.  Bunlardan dolayı da kendimize kızıp kendimizi cezalandırıyoruz. Karşımızdaki kişinin veya kişilerin ise bizim bu iç savaşımızdan hiç haberi olmuyor. Kendi isteklerinin yerine gelmesinin mutluluğuyla bir teşekkür edip yollarına devam mı ediyorlar?  Hayır. Çok kıymetli büyüğümden duyduğum ve inandığım şu cümleyi sizlerle paylaşmak istiyorum                                                     ‘ Fazla taviz mütecavizin taarruzunu arttırır ‘  İşte çevremizdeki insanlar bu sözün doğruluğunu kanıtlarcasına hep ; ‘nasıl olsa kıramıyor, o zaten alışık , ne olacak sanki bunu da yapıversin.’  düşünceleriyle daha fazlasını istiyorlar.  Elini verip kolunu kaptırmak misali. Sabır taşımızın çatladığı, bardağımızın dolup ta taştığı nadir anlarda itiraz etmeye, hayır demeye çalıştığımızda ise;  istekleri yapılacak diye bekleyen o insanlara sanki dünyanın en büyük kötülüğünü yapıyormuşuz gibi   onların kırıcı tepkilerine maruz kalıyoruz. Bizler ancak kendimizin farkına varıp, bu davranışımızdan rahatsız olup, değişmeye karar verdiğimizde; bilinçaltımızda yatan problemi bulup çözüm sürecini başlatabiliriz. Ancak bu şekilde kendimizi özgürleştirip insanlara bu dünyada bizim de  bir yerimiz  olduğunu, isteklerimiz olduğunu  gösterebiliriz. En önemlisi ise kendimize saygı duyabilir,  kendimizi sevebilir ve değerli görebiliriz. Böylece insanların ne düşündüklerini önemsemeyip ,  gerçek sahibimizin bir tanesi ve kıymetlisi olduğumuzu hatırlarız…

Seni Kimler Aldı?

Merhaba arkadaşlar. 1991 senesinde çıkardığı "Gülümse" albümünün en damar parçalarından birisi olan, dinlerken insanı hüzünlendirse de, boğazına düğüm atsa da, sonradan tatlı bir ferahlık veren mükemmel ötesi, Sezen Aksu'nun eşsiz vokaliyle insanın tüylerini diken diken eden, harika bir şarkı olan "Seni Kimler Aldı?" dan bahsediyoruz... Giden sevgilinin arkasından dinlenen/dinlenebilecek şarkıların başında gelmiyor mu? Bence geliyor. Bence giden sevgilinin arkasından dinlenebilecek yapılan en güzel şarkı. Sezen'e bu şarkı çok teşekkür ediyoruz. Bu şarkının back vokali Onur Mete'ye aittir. Giden gitmiştir, gittiği gün bitmiştir diye kendimizi kandırdığımız zamanlar oluyor. Söylemeye dilimiz varmasa da, gittiği gün gerçekten bizim için bitmiş oluyor. Düşünsenize canım dediğinizin gözlerine bir daha bakamayacak olmayı? İnsanı eriten, benliğinden uzaklaştıran, "artık gitti" kalıbını kalbinize oturtan o duyguyu yaşamayı düşünmek bile insanın tüylerini diken diken eder... Bir de başkası ile beraber olduğunu hayal edin. Bakın o zaman neler oluyor...  Kendinizi sokağa atıyorsunuz, kalabalıklar içinde yalnız hissediyorsunuz. Tertemiz havada nefes alamıyor, içiniz sıkışıyor. Bende de oluyor arada, atıyorum kendimi sokağa. Mersin'de Kızkalesi var, harika bir yer. Oraya gidiyorum ve sahilde biraz yürüyorum. Akabinde kumsala oturuyor ve denizin sesini dinliyorum. O dalgaların sesi bana terapi gibi geliyor. Varsa derdim anlatıyorum denize ve haftalık terapimi bitirmiş oluyorum. Daha sonra da dönüş yolu ve Candan Erçetin'in unutulmayan şarkısı "Unutma Beni" yi açıyor ve giden sevgiliyi o karanlık ve ıssız yolda yanımda olduğunu hayal ediyorum. Bu şarkıyı dinlememeniz, ihtiyacınızın olmaması temennisi ile diyor ve yazımı sonlandırıyorum. Sevgiyle...

post image

Doğru Çıkış Kapısı

İnsanların yaşadıkları problemlerle başa çıkma  yöntemleri , doğru çıkış kapısını bulma yolları farklı farklıdır. Yemeden içmeden kesilip iğneden ipliğe dönenler olduğu kadar tam tersi bulduğunu yiyip kilolu veya obez olanlar… Kendisine, çevresine ve dünyaya küsüp ,  kendilerini etraflarındaki  her şeyden soyutlayanlar olduğu kadar tam tersi kendilerini zararlı maddelerin esiri edip çılgınlık ve eğlencenin uç noktalarına bırakanlar… Problemlerinin farkında olup çözüm bulabilmek için profesyonel yardım alanlar olduğu kadar problemlerinin farkında olamayıp veya problemlerini yok sayıp türlü maskelerle  çevrelerindeki insanları ama en başta kendilerini kandıranlar… Başına gelen her problemi olgunlukla  ve sükunetle  kabullenip , göndereni bilip sabırla çıkış kapısının açılmasını bekleyenler olduğu kadar  “ neden ? , niçin ben? ” sorularıyla içten içe sürekli isyan edip estetik cerrah ve dermatologlara giderek dış görünümlerini değiştirince her şeyin düzeleceğine , yoluna gireceğine inananlar… Şimdi kendimize şu soruyu sormalıyız ……. “ Ben problemlerimi hangi yolla çözmeye çalışıyorum? ” “ Hangi gruptayım? “ “ Bu doğru ve sağlıklı bir yol mu? “  BU YOL BENİ DOĞRU ÇIKIŞ KAPISINA GÖTÜRÜP AYDINLIĞA ULAŞTIRIR MI ?

post image

Kadına Şiddete Hayır!

Yaşantının temel yapı taşlarını oluşturan kadınlar, hayatın birçok alanında farklı farklı mesleklerin erbabı olabilmektedirler. Bazen iş hayatında erkeklerin bir numaralı rakibi, bazen evin en özel ahçısı, bazen en şefkatli bebek bakıcısı, en ufak sağlık sorunlarında en bilgili bir hekim, kusursuz bir terzi ya da sizi muhteşem bir görüntüye kavuşturan bir modacı Birçok anlamda emeği fazlasıyla geçmekte olan kadının hayattaki bir tek amacı bulunmaktadır. huzurlu bir ev, yaptıklarına karşın küçük bir takdir ve eşinden beklediği duygusal bir sevgidir. Bunca fedakârlığı karşılıksız olarak yapmakta olan bir kadın, hiçbir zaman şiddet gibi kötü bir durumu hak etmemektedir. İnsanca yaşamayı sonuna kadar hak ederken işten gelip, yemeği masaya koyduktan sonra minik yuvasında huzurlu bir gece geçirmeyi düşlemektedir Fakat çoğu kez birçok evin çatısı altında maalesef sabaha kadar süren işkenceler, tacizler ve en ağır şiddet olayları yaşanabilmektedir. Bu durumlar karşısında boşanma hakkını talep ettiğinde ise ölüm gibi ağır bir durum ile karşı karşıya gelmektedir. Tüm kadınlara insanca bir yaşam için ” Kadına şiddete hayır.”